Kimsenin bilmediği bir yolun köşebaşında, ‘yanmayan’ bir sokak lambası altında buluşmaya mahkum iki sevgiliydik biz..gecenin karanlığında saklanan....
Her buluşmada bir heyecan vardı ama belli edemezdik doyasıya, dokunamazdık ki birbirimize.. tek kötü yanıydı işte bu, o beklenen buluşmaların....
Ellerimizi uzatıp tutacak gibi olsak da, aramızdan yollar geçerdi bilirdik....
Sarılıp hissetmek varken içimizdeki fırtınaları, bize kalan hep hayallerdeki yüzlerimize bakmak ve üç beş harflik kelimelere sığdırmaktı koca bir denizi....
Her gece özlemle büyüttüğümüz sevdamızı gösterirdik ayrılıklara inat....
Sen maviye boyardın beni, ben yıldızlar bırakırdım avuçlarına....
Gözlerimizden çıkarırdık dokunamamanın verdiği acının hırsını....
Deler geçerdi gözlerimiz birbirini, arkalarındaki olup biteni, çizilen hayalleri görmek için..
Koyuluğunda o sokak lambasının, birleşirdi kalplerimiz, bedenler aralarındaki görünmeyen yollar yüzünden ayrı olsa da....
Bir kalp atışı duyulurdu gecede sadece, benim değil, senin değil, bizim kalbimizdi sessizliğin bağrında çarpan, yaşama sarılan....
Gülüşlerimizdi mesafeleri telafi etmeye çalışan....
Hüzün toplardım ben gün ışığında, sen bir gülüşünle atardın onları en yüksek tepeden içi boş kelimelere sığınmadan....
Bizdik gecenin sessizliğine çığlıklar karıştıran....
Susardı belki dudaklarımız ama susturmaya kimsenin gücü yetmezdi ruhlarımızı ve o ruhlar yükselirdi göğe siyahın içinde kayan mavi bir yıldız misali....
Dağılan saçlarımı rüzgar okşardı sonbahar hüznüyle ellerinin yerine, dokunmak imkansızdı ya....
Kızamazdık o rüzgara çünkü bir güzelliği vardı.. kokumuzu taşırdı, rüzgar sen, rüzgar ben, rüzgar biz kokardı....
Paylaşılamayan bir anı gibiydik biz bir genç kızın günlüğünde, hani saklanır ya kimseler ulaşamasın diye ki anlatılsa bile o ucuz cümleler yeterli gelmezdi verilen değere....
Ben hüzünlü güzeldim, sen beyaz atlı prens..ben uçardım kırık kanatlarımla gecene, sen bütün varlığınla beni gezdirirdin bulutlarda....
Yaşam denen uçurumun kıyısında açan iki güldük biz..yüzeysel bakanların ayrı sandığı ama kökleri birbirine kenetlenmiş iki gül..yapraklarımızda yaşlar birikirdi ve toprağa düşerdi her gece can vermek için köklerimize....
Gizli bir aşktı hikayemiz, sadece bizim bildiğimiz..ay ışığıyla yazılırdı sayfalara ve gözler değil ruhlarımız okurdu..her seferinde başka bir tat bularak....
Hapsolmuşluğun içinde özgürlüğe uçmaya çalışan kuşlardık biz..zincirleri kırıp siyahta olsa, bizim için mavi görünen gökyüzünün altında buluşurduk..bedenler birer hayal olsa da, yeşilin tüm tonlarını geride bırakmış sarı bir yaprak kadar gerçekti ruhlarımız....
Günlerin içinde bir hiçlik sarardı etrafımızı, geceleri anlam bulurduk..belki bir elmanın iki yarısıydık hani birbirini tamamlayan....
Tanıdık bir huzur yerleşirdi içime seni görünce, sen gülerdin..nasıl da yakışırdı yüzüne....
Gelişlere gebe bekleyişler biriktiren iki ‘can’dık biz..doğan güneşin kızıllığını, yolların mutlu şarkılarını gelmelerde bulacaktık ve bir volkana atılan taş misali eriyip yok olacaktık birbirimizde....
Cehennemi cennet yapacak olandı mutluluğumuz..
Ateştik biz, dumanı olmayan..kendimizi yakardık saatlerce dinmek bilmeyen bir arzuyla....
Bize kalırdı hep susmalar ama şikayet etmezdik..bilirdik daha anlamlıydı onlar cümlelerden....
Sen sessizliğime sevdalı, ben çığlıklarına....
Bir sevda masalının son noktasıydık biz, o nokta bitişi simgelerdi ama bizim için ayrı bir diyara açılan kilidin anahtarı gibiydi..biz o noktada buluşurduk gizlice ve giderdik bilinmedik diyarların sessizliğine....
Bazen de başlıklardık biz şiirleri süsleyen ve o şiirlerdi hissettiğimiz eşsiz duyguları dile getiren....
En güzel şarkının notalarıydık kimi zaman..çizgiler üzerine özensizce karalanmış..okununca anlamı olmayan ama bir gitarla çalınınca harikalar yaratan..hafızalara kazınan melodiydik....
Biz yıllara meydan okuyan olacaklarız..bitişlere mahkum ilişkiler gibi değil aramızdaki bağ..bizi bağlayan sonsuz bir huzur -yaşadıklarımıza rağmen- ve ruhlarımız o huzur köprüsünde duracak beraber, bedenlerimiz kıyıda kalsa bile..
‘Ben’ ve ‘sen’dik..
‘Biz’ olduk..
Belki..
Belki birgün 'yanan' bir sokak lambası altında, görünmezlik pelerinimizi çıkarıp birbirine kenetlenen iki beden olacağız....
_________________
[b]